Görüntülenme: 79
0 0
Okuma Süresi:7 Dakika, 58 Saniye

 

Bilgi Felsefesinin Konusu:

Akıl ve sezgi gibi yetiler gerçekten insan zihninde var mıdır? Varsa, görünüşlerin ötesinde kalan varlıgı bilmemizi saglayabilirler mi? türünden sorular bilgi felsefesinin konusunu oluşturur.

Bilgi kuramı (Epistemoloji) : Bilgi kuramı bilginin ne oldugunu, hangi yolla elde edildigini, amacını araştırı. Bir yandan bilginin özünü, ilkelerini, kökenini, yapısını, kaynagını araştırır, diger yandan bilginin yöntemini, geçerliligini, koşullarını, olanak ve sınırlarını sorgular.

Bilgi kuramının temel kavramları:

Dogruluk : Dogruluk, bilginin, bilgisi edinilen şeyle tam uygunlugunu dile getirir. Buna göre dogruluk; algılar, kavramlar ve bilimsel kuramlarla nesnel gerçek arasındaki uygunluktur.

Gerçeklik (Realite) : Varlıgın, varoluş tarzıdır. Bilinçten bagımsız olarak var olandır.

Temellendirme : Ortaya atılan bir soru ya da ileri sürülen bir sav için dayanak, gerekçe, temel bulma işidir.

Bilgi kuramının temel soruları : Bilgi nedir? Kaç türlü bilgi vardır? Bilgi edinmenin amacı nedir? Bilgi edinme sürecinin ilkeleri nelerdir? Hakkında bilgi edinilen nesne ile bilgi edinen özne arasında ne gibi bir ilişki vardır? Kaç çeşit bilgi edinme yolu vardır?

Mantık : Düşüncenin temel yasalarını (özdeşlik, çelişmezlik, yeter neden ilkesi gibi) saptar; dogrunun ölçütlerini arar.

Bilgi Kuramının Temel problemi

Dogru bilginin imkansızlıgı : İnsan aklının (ya da yetilerinin) gerçegi bilemeyecegini, herkes için genel geçer bilginin imkansız oldugunu ileri süren görüşlerdir.

Sofistler : İnsanın dogru bilgiye herkes için geçerli olabilecek bilgiye ulaşılamayacagını, bilginin kişiden kişiye degiştigini ileri süren filozoflardır.

Protagoras : “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” der. Protagoras’a göre tüm bilgilerimiz duyumdan gelir. Duyum insandan insana degişir. Bir şey bana nasıl görünüyorsa benim için öyledir. Rüzgar üşüyen için soguk, üşümeyen için soguk degildir.

Gorgias : Hiçbir şey var degildir. Var olsaydı bile bilinemezdi. Bilinse bile başkalarına aktarılamaz. Sözleriyle bilginin bilinemeyecegini ileri sürer.

Septikler : Herhangi bir konu hakkında dogru ya da yanlış şeklinde yargıda bulunulamayacagını ileri süren görüştür. En önemli temsilcileri, Pyrrhon, Timon, Karneades, Arkesilaos’tur.

Septiklerin bu görüşleri günlük olaylar ve pratik işlerle ilgili degil, felsefi gerçekler ve ilkeler hakkındadır. Septisizm gerçegi bütünüyle inkar etmek degildir. Çünkü inkar da bir yargıdır. Oysa Septikler hiçbir konuda kesin yargıda bulunmazlar.

Dogru bilginin imkanı

Rasyonalizm : Rasyonalizm, bilginin akıl ve onun bir işlevi olan düşünme gücü ile oluştugunu benimseyen, dogru bilginin ölçütünü de duyular da degil akıl da bulan bir ögretidir. Rasyonalizme göre insan aklı birtakım ilkeler ya da yetilerle donatılmıştır. Evreni oluşturan tüm nesneler hakkında kesin bilgi edinmemiz için sadece bu ilkelere uygun bir biçimde mantıgımızı kullanmamız yeterlidir.

* Sokrates (M.Ö. 469 – 399) : Ahlaki dogruların ve erdemlerin bilgisinin insanın ahlaklı olabilmesinin zorunlu koşulu olarak gördügü bilgidir. Sokrates’e göre bu bilgi doguştandır yani insan dünyaya bu bilgiyle gelir. Fakat insan bu dünyaya geldiginde bunları unutmuştur. Bu yüzden bu bilgilerin hatırlanması ve bilinç düzeyine çıkarılması gerekir. Bunun Sokrates maiotik (dogurtma) yöntemi kullanır.

* Platon (M.Ö. 427 – 347): Platon’un bilgi felsefesi varlık görüşüne dayanır. Platon’a göre varlık görünüşler dünyası ve idealar dünyası olmak iki evren vardır. Gerçek bilgi, ideaların bilgisidir. İdealar degişmez, gözle görülemez, duyularla algılanamaz olan varlıklardır. İdealar ancak akıl yoluyla bilinebilir. Bunu da filozoflar yapabilir.

* Aristoteles (M.Ö. 384 – 322): Aristoteles’e göre var olan bir şeyle ilgili olarak gerçek bir bilgiye sahip olabilmek için onun varlıga gelişini saglayan dört nedenin bilinmesi gerekir. Bunlar; maddi neden, formel neden, fail neden, amaçsal nedendir. Aristoteles’e göre, bilimin asıl amacı ve genel anlamı, tekili bilmektir. Bunun için yapılması gereken tekil ve tümel arasında bag kurmak, tekili tümelden çıkarmaktır. Aristoteles’e göre, akılda bilgi üretme yetisi vardır. Varlıgı varlıga getiren genel nitelikler o varlıgın kendisindedir, içindedir. Masa masadır.

* Farabi (870 – 950): Akılda bir sezgi gücü bulundugunu, insan zihninde doguştan getirilen düşünceler oldugunu kabul eder. Farabi bilginin üç kaynagı oldugunu söyler. Bunlar duyu, akıl ve nazardır. İşte Farabi’nin nazar dedigi doguştan fikirlerdir. Farabi’ye göre ayrıca insan zihninde sezgi adı verilen bir güç vardır. Sezgi, apaçık ve kesin bilgiye ulaşma aracıdır.

* Rene Descartes (1596 – 1650): Bilginin kaynagında yalnızca aklın oldugunu ve insan zihninde doguştan düşünceler bulundugunu savunur. Descartes’a göre insan zihninin iki temel gücü vardır. Bunlar sezgi ve tümdengelimdir. Sezgi, zihinde hiçbir kuşkuya yer bırakmayan ve en yüksek derecede açık olan bir kavrayış faaliyetidir. İnsan sezgi yoluyla bazı şeyleri açık seçik olarak bilir. Tümdengelim ise sezgi yoluyla açık seçik olarak bilinen dogrulardan ve tam bir kesinlikle bilinen olgulardan sonuç çıkarmadır.

* Georg Wilhelm Friedrich Hegel (1770 – 1831): Hegel’e göre insan; varlık hakkında duyuları hiç kullanmaksızın yalnızca akıl yoluyla gerçek ve kesin bir bilgiye ulaşabilir. Çünkü aklın yasalarıyla varlıgın yasaları bir aynıdır. Bunu da “Akla uygun olan gerçek, gerçek olan da akla uygundur.” şeklinde açıklamıştır. Hegel aklın ve varlıgın yasaları konusunda geleneksel mantık ilkelerini reddederek diyalektik yasalar adını verdigi yasalar ortaya koymuştur. Bu yasalara göre varlıgın kendini tez-antitez-sentez şeklinde açtıgını savunur. (Varlık-yokluk-oluş). Bu aşamanın sonunda Mutlak Ruh vardır. Mutlak ruh gelişim aşamasını tamamlamış ve varlık dünyasını kavramıştır.

Ampirizm: Ampirizm, bilgimizin kaynagında yalnızca deneyin bulundugunu söyleyen görüştür. Ampirizme göre insan zihni doguştan boş bir levha gibidir. Bu boş levha sonradan deney yoluyla dolar.

* John Locke (1632 – 1704): Ampirizmin kurucudur. John Locke’a göre tüm düşüncelerimizin ve bilgilerimizin kaynagında deney vardır. John Locke iki türlü deney oldugunu söyler. Birincisi dış deney, digeri iç deneydir. Dış deneyde dış dünyadaki varlıklar, duyularla denenir. İç deneyde ise insanın kendi zihninde ve ruhunda olup bitenlerin bilincine varılır.

John Locke’a göre, insan zihninde kompleks düşüncelerin ve dolayısıyla bilginin meydana gelmesi için şu yetilere ihtiyaç vardır: Algı, bellek, ayırt etme, karşılaştırma, birleştirme ve soyutlama yetileri. Locke üç türlü bilgi kabul eder. – Sezgisel bilgi, kendi varlıgının bilgisine sahip olmasını saglar.

– Duyusal bilgi, dış dünyadaki nesnelerin bilgisine sahip olmayı saglar.

– Tanıtlayıcı bilgi, Tanrının varoldugunu kanıtlamayı saglar.

* David Hume (1711 – 1776) : Hume, insanın her şeyi algı yoluyla bildigini söyler. Ona göre algılar iki şekilde ortaya çıkar. Bunlar; – İzlenimler, – İdeler (kavramlar ve düşünceler)

Zihinde bulunan her şeyin, tüm izlenim, kavram ve düşüncelerin temelinde, dış dünyanın duyular yoluyla algılanması vardır. Bu algılarda belli özellikler bulundugu zaman bunlar birbirleriyle birleştirilir.

Buna baglı olarak Hume, nedensellik ilkesinin deneyin sonucu olan bir düşünce olması gerektigini söyler. Yani nedensellik bir zorunluluk degil, bizim bir alışkanlıgımızdır.

Kritisizm : İnsan zihninin güçlerine ve insanın neyi bilip bilemeyecegine ilişkin bir araştırmadan meydana gelen felsefi yaklaşımdır. Kurucusu Immanuel Kant’tır.

* Immanuel Kant (1724 – 1804): Felsefede rasyonalizm ve ampirizm akımlarının bir sentezini yapmıştır. Immanuel Kant’a göre, bilgi deneyle başlar fakat deneyle sona ermez. Immanuel Kant, insan zihninde apriori (önsel) bir bilgi oldugunu savunur. Bir kısım bilgi de aposteriori olarak sonradan elde edilir.

İnsan, bilgi sürecinde, pasif olmayıp aktif bir biçimde duyular yoluyla gelen izlenimleri sınıflar, kalıplara yerleştirir ve yorumlar. Immanuel Kant’a göre insan bilgisi sınırlıdır. İnsan zihni, nesneleri ve olayları gerçekte oldukları şekliyle bilemez. Nesneler, zihnin imkanlarına, yapısına ve formlarına göre bilinebilir. İnsan zihni fenomenleri (görüngü) bilebilir.

Entüisyonizm : Bilginin, dogrudan ve aracısız bir bilme tarzına karşılık gelen sezgi yoluyla elde edilebilecegini savunan görüşe entüisyonizm (sezgicilik) denir. Sezgiye önem veren filozoflar, rasyonel bilginin uygulama ve eylem için önem taşıdıgını kabul eder. Ancak akla dayanan bilgi, nesnelerle kurulan dogrudan ve aracısız temasın sonucunda ortaya çıkan sezgisel bilginin tamlıgından ve kesinliginden yoksundur.

* Gazali (1058 – 1111) : Ona göre insan, bilgi yolunda duyulardan da akıldan da yararlanabilir ancak bu yetiler insana gerçek varlıgın bilgisini veremez.Zira, gerçek ve kesin bilgi, sezgi yoluyla elde edilir. Bu bilgi türü, insan gönlüne yüce ve manevi bir algı olarak iner. Gazali, iki göz ya da akıl bulundugunu savunur. Bunlardan birincisi, normal fiziki göz ya da akıldır. İnsan bununla maddi dünyaya yönelir ve birtakım bilgilere ulaşılır.

İnsanda bir de kalp gözü vardır. Kalbin kendisi manevi bir töz oldugu için insan onunla yani sezgiyle gerçekleri bütün açıklıgıyla kavrar.

* Bergson (1859 – 1941) : Ona göre gerçekten varolan, duragan madde degil süredir. Başka deyişle gerçeklik hayattır ve bunu yalnızca sezgi kavrayabilir. Bergson’a göre bilmenin birbirlerinden tümüyle farklı olan iki yolu vardır:

Bilimlerde geçerli olan analitik yol : Akıl yada zeka yoluyla bilmeye karşılık gelen bu bilme tarzında gerçekligin maddeden oluştugu düşünülür. Bilimler varlık alanını parçalara ayırır. Her bilimin araştırdıgı alan farklıdır. Bilimler varlıgın özüne nüfuz edemez.

Varlıgın özüne nüfuz eden sezgi : Bergson’a göre sezgi, gerçekligin temelinde yaratıcı yaşam atılımının bulundugunu yaşayarak anlar. Sezgi, gerçekligi yani süreyi, yaşamı içten içe duyup yaşayarak kavrar.

Pozitivizm : İnsan için bilgide önemli olanın yalnızca olguları araştırmak oldugunu savunan akıma pozitivizm denir. Kurucusu A. Comte’tur.

* A. Comte (1798 – 1857) : Comte, toplumu bilim yoluyla yeni baştan düzenlemeyi amaçlamıştır. Ona göre düşüncelerdeki anarşinin toplumda karmaşaya yol açtıgı bir çagda, toplumun kurtuluşunu saglayacak tek çözüm pozitivizmdir.Comte, insan için olumlu ve yapıcı olanın, yalnızca olguları gözlemleyerek tasvir etmek oldugunu öne sürer.

Analitik Felsefe : Neo pozitivizm yada mantıkçı pozitivizm olarak da bilinen bu anlayışa göre felsefenin asıl ugraş alanı dildir. Bu yaklaşıma göre; felsefe, varlık, deger ve Tanrı üstüne dogrulugu test edilemeyen ögretiler öne sürmemelidir. Felsefenin görevi dildeki kavramları çözümlemektir.

* Wittgenstein (1889 – 1951) : Wittgenstein, dili çevremizde olup biten bir şey, karmaşık insan faaliyetlerinin oluşturdugu bir bütün olarak görmüştür. Bütün felsefe problemlerini bir dil problemine indirgeyen Wittgenstein, felsefenin özünde bir kuram degil faaliyet oldugunu söyler.

Pragmatizm (Faydacılık) : Dogruyu ve gerçekligi eylemlerin sonuçları degerlendiren ve onlara fayda açısından yaklaşan felsefi akımdır. Bu akıma göre bir düşüncenin degeri, o düşüncenin pratik amaçlarına baglıdır. Savunucuları James ve Dewey’dir.

* William James (1842 – 1910) : Bütün kavramlar, bilgiler insan yaşamına, insan amacına yardımcı oldukları zaman dogrudur. James’e göre “bir düşünce yararlıdır, çünkü dogrudur; bir düşünce dogrudur çünkü yararlıdır.” Dogru bilginin ölçütü yararlı olmasıdır.

* John Dewey (1859 – 1952) : Dewey’e göre kişiye yararlı olan ve ona mutluluk veren düşünceler dogrudur. Ona göre düşünce çevreye uymayı, dogadan yararlanmayı ve mutlu olmayı saglayan bir alettir. Bilimsel yasalar ve kuramlar başarılı olursa, yani uygulamada bir işe yararsa iyi ve dogrudur, aksi olursa yanlıştır.

Fenomenoloji : Kurucusu Edmund Husserl’dir. Fenomenoloji özün bilinebilecegini ileri süren bir görüştür. Bu görüşe göre öz fenomenin içinde vardır ve bilinç onu yakalayabilir. Öz bilgisine varabilmek için önce bütün verilmiş bilgileri parantez içine alıp ortadan kaldırmak, yok saymak gerekir. Yani insan günlük yaşamdan edindigi bilgileri, önyargıları, din, bilim vb yolla elde ettigi tüm görüşleri bir tarafa bırakarak, onlardan arınarak, duyularla algılanan nesnelerin ötesinde bulunan ideal özlükler alanına ulaşabilir.

Gönderi Yazarı Hakkında

admin

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %
Previous post Bencillik Etiği
Next post 11. Sınıf Türk Edebiyatı Yazılı Soruları

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close